BİR ORDUMUZA DAHA TASFİYE
			YENİ ÇAĞ
http://tbmm.interpress.com/(S(h5dynrtpd41qve2bpy5dtuto))/BasinAyrintiGoster.aspx?IDS=32723070&                                 
Türkiye, bir ordusunu daha tasfiye ediyor
AKP’nin uzun bir süreden bu yana Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit eden adımlarına bir yenisi eklenmek üzere. Türkiye’nin iç güvenliğinin en önemli halkası olan Jandarma Genel Komutanlığı, seçkin ve 175 senelik bir geleneğe dayanan bir TÜRK ORDUSU tasfiye ediliyor. Jandarma Genel Komutanlığı tasfiye edilecek, Genel Komutanlık askeri niteliği ortadan kaldırılarak, bir sivil genel müdürlüğe dönüştürülecek. Dünya, tek kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu dünya düzenine geçmenin ağır sancılarını çekiyor. Çift kutuplu dünya düzeninden tek kutuplu dünya düzenine geçerken, yaşanan jeopolitik sarsıntıların büyük bir bölümü Türkiye’yi saran alanda gerçekleşti. SSCB ve Yugoslavya, Avrasya ve Balkanlarda yaşanan parçalanmaların siyasi süjeleri idi. İki devletten 23 devlet çıktı. SSCB coğrafyasında Güney Kafkasya’da Dağlık Karabağ savaşı, Kuzey Kafkasya’da ise Çeçenistan savaşı çıktı. Yugoslavya iç savaşının dalgaları, Kafkasya savaşlarının dalgalarında olduğu gibi, Anadolu’ya vurdu.
İki kutuplu dünya düzeninden tek kutuplu dünya  düzenine geçişin ve daha sonra tek kutupluluğu muhafaza etme  arayışlarının diğer yansıma alanı ise Orta Doğu idi. Irak’ın işgali ve  daha sonrasında başlayan Irak iç savaşı Türkiye’yi doğrudan  ilgilendiriyordu. Bu süreçte Türkiye, PKK’nın en ağır saldırılarını  göğüslemek zorunda kaldı. Milli birliğini ve toprak bütünlüğünü, milli  ve üniter devlet yapısını muhafaza etmek için büyük bir mücadele verdi.  1987-1991 arasında ANAP Hükümetinin yanlış terörle mücadele örgütlenmesi  olan Olağanüstü Hal uygulaması neticesinde gelişen PKK, 1992’den  itibaren ilan edilmemekle birlikte sıkıyönetim-seferberlik anlayışı ile  uygulanan “isyan bastırma” yaklaşımı ile 1998’de askeri olarak yenildi.  PKK terörünün aşılmasında en önemli görevlerden birisini hiç şüphesiz  Jandarma Genel Komutanlığı üstlenmiştir. Özetle, dünyanın iki kutuplu  dünya düzeninden tek kutuplu dünya düzenine geçişte yaşadığı jeopolitik  sarsıntıları, Türkiye büyük bedel ödeyerek, milli birlik ve bütünlüğünü  koruyarak aşmıştır. 
  2008’de Rusya’nın Gürcistan’ı işgalinden bu  yana tek kutuplu küresel sistemden Asya merkezli çok kutuplu dünya  düzenine geçilmektedir. Bu geçişin geçtiğimiz 20 yılda yaşanan  jeopolitik sarsıntılardan daha büyük sarsıntılar ve parçalanmalar  çıkarması muhtemeldir. Bu jeopolitik sarsıntıların yine Türkiye’yi  çevreleyen bölgede gerçekleşeceği anlaşılmaktadır. Ukrayna savaşı ve iç  savaşı, Türkiye’nin kuzeyindeki alanın sarsılacağını göstermiştir.  Ukrayna’da başlayan sarsıntının Moldova’ya ve bu ülkenin Transdinyester  bölgesine uzanacağı anlaşılmaktadır. Ancak jeopolitik sarsıntı sadece  Avrupa’nın doğusu ile sınırlı kalmayacaktır. AB ülkeleri de etnik  sarsıntı sürecinden geçmektedir. İskoçya, bağımsızlık süreci içindedir.  İngiltere’den ayrılmak için bu yaz referandum gerçekleştirecektir.  İspanya, Bask ve Katalonya’nın ayrılmasını engellemek için mücadele  etmektedir. Kuzey İtalya güneyden ayrılmak istemektedir. Burada ayrılma  süreçleri nispeten barışçı geçebilir.
 Orta Doğu’da ise gelecek 20  yılda büyük bir jeopolitik parçalanmanın gerçekleşmesi beklenmektedir.  Birinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Orta Doğu sisteminin çok kutuplu  dünyaya geçerken tekrar yıkılarak kurulacağı beklenmektedir. Irak,  Suriye, Suudi Arabistan parçalanacak ilk ülkeler olarak ön plana  çıkmaktadır. Orta Doğu’nun sınırında olan Pakistan’ın parçalanabileceği  üzerine yorumlar yapılmaktadır. Orta Doğu’da parçalanma esasen  başlamıştır. Gerek Türkiye’nin kuzeyindeki gerek güneyindeki savaş ve iç  savaşların ortak karakteri konvansiyonel savaşlar ile gerilla  savaşlarının bir karışımı olan “hibrit savaş” karakteri göstermesidir. 
 Bu  bölgelerde yaşanan savaşların Türkiye üzerinde etkilerinin olmaması  kaçınılmazıdır. Esasen Suriye’deki savaşın şimdiden ortaya koyduğu bir  netice, Suriye’nin kuzeyinde bir PKK’istan’ın kurulmuş olmasıdır. PKK  ile AKP Hükümeti arasında süren müzakereler demokratik özerklik ile  sonuçlansa bile bu nihai netice olmayacaktır. PKK, demokratik özerklik  noktasından hareket ederek, “Kürdistan’ın sınırlarını Türkiye içinde  geliştirme ve bağımsızlık” adımını atma arayışı içinde olacaktır.  Federal Irak’ta Barzani’nin yaptığını PKK’nın yapacaklarının kanıtıdır.
  Hibrit  savaş konusunda Türkiye’nin elindeki en etkili güç, Jandarma Genel  Komutanlığı’dır. Jandarma Genel Komutanlığı 1884’ten bu yana büyük  eksikleri ve zaaflar ile başladığı terörle mücadele görevinde aşama  aşama gelişmiş ve bugün mükemmele yakın bir noktaya gelmiştir. Ortalama  rakamlar ile 5.500 subay, 22.000 astsubay, 25.000 uzman jandarma çavuş,  6000 uzman erbaş ile profesyonel kadroları oluşan, 130.000 er ve erbaş  ile vatani hizmetini yapan 200.000 kişilik bir ordu olarak, 670.000  kişilik TSK’nın üçte birini oluşturmaktadır. Terörle mücadelede  mükemmelleşmiş ve hibrit savaş konusuna en hazır olan bir ordusunu AKP  Hükümetinin bu aşamada tasfiye etmesi, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk  Milletinin milli güvenliğinin ağır bir şekilde ihlal edilmesi sonucunu  doğuracaktır. Nitekim bu durumun en fazla farkından olan Genelkurmay  Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı’nın sivilleştirilmesine ağır bir  şekilde muhalefet etmektedir.  
 Jandarma Genel Komutanlığı ile ilgili  şimdiye değin yapılacak sivilleştirme değişikliklerine dikkat çekildiği  zaman “yetkili makamlardan” “böyle bir değişikliğin düşünülmediğine  dair resmi açıklamalar” gelmiş/yollanmış olmasına rağmen, özel  görüşmelerde Jandarma Genel Komutanlığı’nın sivilleştirme adı altında  tasfiyesi haberleri teyit edilmektedir. Üstelik bu konuda yapılan  çalışmalardan Jandarma Genel Komutanlığı dışlanmaktadır. 
  1 Haziran  2014’te Aydınlık ve 2 Haziran 2014’te Sözcü gazetesinde çıkan haberlere  göre Jandarma Genel Komutanlığı’nda yapılacak değişiklik ile;
 1) Jandarma Genel Komutanlığı, Jandarma Genel Müdürlüğü olacaktır.
  2) Görevli 5.500 subayın çok küçük bir bölümü hariç çoğu Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na dönecektir. 
 3) Kalan küçük miktarda general ve
albay, merkezde ve “İl Jandarma Müdürü” olarak görevlendirilecek.
 4) Astsubay ve uzman çavuşlar, Jandarma Genel Müdürlüğü’nde kalacaklar.
 5) Jandarma Bölge Komutanlıkları tasfiye edilecek.
 6) Türk Silahlı Kuvvetleri ile bağlar koparılacak.
 7) Atama, görevden alma, yer değiştirmelerde tek yetkili İçişleri Bakanlığı ve valiler olacak.
 Bunun  dışındaki detaylar çok önemli değil. Bu kararlar ile AKP Hükümeti,  Türkiye’nin bir milli güç unsurunu, NATO dışındaki tek askeri gücünü  tamamen tasfiye ediyor. Subayları olmayan silahlı bir güç ordu değildir.  Bundan dolayı, jandarma subayları Kara Kuvvetleri’ne yollanarak,  Jandarma Genel Komutanlığı bitiriliyor. 
  Jandarma Genel  Komutanlığı’nın lağvedilmesi ile Sözcü’de Asuman Aranca’nın dikkat  çektiği gibi Abdullah Öcalan ve PKK’nın yıllardan bu yana talep ettiği  Jandarmanın Güneydoğu Anadolu’dan çekilmesi, kendiliğinden gerçekleşmiş  olacak. Türkiye Jandarma Genel Komutanlığı gibi deneyimli bir gücünü  tasfiye ederken, AKP Hükümeti’nin TBMM’ye “Sınır Güvenliği Teşkilatı”  yasa tasarısını sevk etmiş olması da ilgi çekicidir. Sınır Güvenliği  Teşkilatı’nın amacı  “bir yandan sınır kontrolü ve gözetimi ile görevli  kurumlar arasındaki işbirliği ve koordinasyonu artırmak, diğer yandan  sınırların korunmasından ve sınır kapılarında güvenlik ve yolcu  giriş-çıkışından sorumlu olacak yeni profesyonel bir sınır kolluğu  teşkilatı” oluşturmak olacak. Jandarma Genel Komutanlığı gibi geleneği  olan 175 senelik bir orduyu tasfiye ederken sınırlarımızın güvenliğini  “Sınır Güvenliği Teşkilatı”na emanet edecek.
 Türk Milleti Anadolu’ya  1000 sene önce yerleştiği günden bu yana üç büyük milli güvenlik  felaketi yaşamıştır. Bunlardan birincisi Selçuklu Devleti döneminde  Cengiz-İlhanlı Ordularının Anadolu’ya gelişidir. İkinci büyük felaket  Timur Ordularının Osmanlı Ordusunu yenmesidir. Üçüncü büyük milli  güvenlik felaketini Kasım 1918’de imzaladığımız Mondros Mütarekesi  sonrasında yaşadık. Dördüncü milli güvenlik felaketini halen yaşamaya  devam ediyoruz…