ASKER GÖREVİNİ MUTLAKA YAPAR
http://tbmm.ajanspress.com.tr/customer/basic/press/Displayer.aspx?id=30975531&
Kışlalı; “Asker görevini yapar!..”
Askeri ve diplomatik konuların duayen gazetecisi M. Ali Kışlalı Gözlem’in “bu konulardaki sorularını” cevaplandırdı. İşte sorularımız ve Kışlalı’nın cevapları:
GÖZLEM – Meclis Komisyonlarında Torba Yasası Tasarısı’ndan çıkarılan Dışişleri Bakanlığı ile ilgili önemli bir madde, bir gece yarısı verilen bir önerge ile yasalaştırıldı. Bu maddeye göre, “Kariyer dışından elçi atanan kişiler, Dışişleri Bakanlığı bürokrasisinde de, müsteşarlık başta her göreve atanabilecekler”; bu önemli değişikliğin uzun yıllar Ankara’da diplomatik muhabirlik yaparken çok yakından tanıdığınız Dışişleri Bakanlığı bünyesinde ve Türk Dış Politikası’nda yapabileceği etkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?..
KIŞLALI – Büyükelçiliklere Dışişleri Bakanlığı’nın diplomasi kadroları dışında atama yapılabilmesi yeni bir konu değildir. Ama bu tür tayinler olmuşsa, adayların yüksek vasıfları ne olursa olsun daima istisnai kabul edilmiştir. Bugün ki olasılık, AKP’nin yarattığı koşullar içersinde düşünüldüğünde kaygı verici olmaktadır. Bu konuda görüşlerini açıklayan ve kaygı verici durumu en yetkili geçmişiyle irdeleyen eski büyükelçi ve eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen’in babası emekli general iken hafızam beni yanıltmıyorsa Irak’a büyükelçi tayin edilmişti. Bu tayine kimsenin itirazda bulunduğunu hatırlamıyorum. Çünkü tayini yapılan kişi T.C.’yi Irak devleti nezdinde temsil etmeye lâyık bir şahsiyetti. Siyasi iktidarlar daima Dışişleri Bakanlığı’nın mesleklerinde iyi yetişmiş kadrolarının kontrolünde olmaktan kaygı duymuşlardır. Şimdi de AKP’nin aynı düşünceyle hareket etme niyetinde olduğu seziliyor. Ancak diğer siyasi parti iktidarları bu kaygıyı hissettiklerinde daha ziyade bakan tayininde kendi güvendikleri ve bu görevi iyi yapacağını düşündükleri kadrolarından seçim yoluna gitmişlerdir.
GÖZLEM – Siz gazetecilik hayatınızda TSK ile de “asker – gazeteci bağlamında” yakın ilişkiler kurdunuz. İşte nihayet Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun ünlü ve “darbelerin gerekçesi olduğu” iddia edilen 35’inci maddesi değiştirildi. “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; “Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır” ifadesinin yerine “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmak” maddesi kondu, bu değişiklik ne ifade etmektedir ve neyi değiştirecektir?..
KIŞLALI – TSK’ya hangi görevlerin verileceği yasalarda belirlenmiştir. Örneğin Milli Güvenlik Kurulu, AKP iktidarı öncesinde daima ülkeyi tehdit eden iki temel konuyu irdelemiştir. Bunlardan biri bölücülük, diğeri gericilik olarak saptanmıştır. Öncelikle bu iki tehdit ile mücadelede TSK’nın görev almasına karar verilmiştir. TSK bu alandaki çalışmalarında şimdi kaldırılmış olan 35’inci madde gereği olarak değil, MGK’nın aldığı karara uygun hareket etmiştir. Şimdi eğer TSK’nın şu ya da bu tehdit ile mücadele etmemesi isteniyorsa yapılacak en basit şey ona bu konuda görev vermemektir. Yoksa 35’inci madde içeriyle ilgili bir tehdit ortaya çıktığında bunun önlenmesi için MGK askere görev vermeyecek midir? Onun yapması düşünülen görevi başka hangi kuruma verebilir? Kanımca bu maddenin kaldırılması günün havasına uygun bulunmuştur.
GÖZLEM – “Yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı” ifadesi eksik değil midir; “Yurt içinden gelecek tehdit ve tehlike” yok mudur, mesela “PKK ve bölücülük gibi”, mesela bir çok Kürt isyanında olduğu gibi, Yeşil bayraklı “Hilafet isteriz, Şeriat isteriz” kalkışmaları gibi?..
KIŞLALI – İster içten ister dıştan gelsin ülkenin diğer güçleri ile karşı konulamayacak görevlerin hepsi gerek MGK, gerek Hükümetçe TSK’dan başka kime verilebilir? 35’inci maddenin kaldırılmış olması TSK’ya verilebilecek görevler hususunda bir sınırlama yapmamıştır. Her şey kanımca yasalarla belirlenmiştir.
GÖZLEM – Sadece 35’inci madde değil, 2’nci maddede de değişiklik yapıldı ve “Askerlik Türk vatanını, istiklâl ve cumhuriyetini korumak için harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir” ifadesi , “Askerlik harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir” şeklinde değiştirildi; bu değişiklik konusundaki görüşünüz?..
KIŞLALI – Bu değişikliğin niçin yapıldığını düşünemiyorum.
GÖZLEM – Bir değişiklik de 43’üncü madde oldu; "Türk Silahlı Kuvvetleri her türlü siyasi tesir ve düşüncelerin dışında ve üstündedir" şeklinde başlayan ilk cümle “TSK mensupları siyasi faaliyette bulunamaz” şeklinde yeniden yazıldı; ne diyorsunuz?..
KIŞLALI – Bütün bu konuda ki gayretlerin ilgili yasaların sözcüklerini değiştirerek ileride askerin halk oyuna dayalı demokratik yönetim biçimine müdahale etmesini önlemeye yöneldiği sezilmektedir. Ama bu sözcük d
eğişiklerinin siyasi ortam hiç arzu edilmeyen gelişmelere uğradığında hangi işe yarayacağını doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum. Bunca yıllık demokrasi deneyimiyle batılı ülkelerin korktuğumuz patlamalardan kendilerini nasıl korumaya çalıştıklarını görmüş bulunuyoruz. Bu yöntemleri özümsediğimiz taktirde askeri müdahale ihtimallerini arttık hiç getirmeyeceğiz.
GÖZLEM – Ankara – İmralı süreci Gezi olaylarından sonra yeniden masada ve “kapalı kapılar ardında” pazarlık yeniden başladı. Abdullah Öcalan son derece aktif; KCK yapılandırılmasının üst kademesinde büyük değişiklikler yaptı, Ankara’ya “fazla zaman kalmadı, hareketlenin” anlamına haberler yolluyor. BDP de “tutumunu giderek sertleştiriyor” ve “verdiğiniz sözleri tutun artık” mesajları veriyor. Sizce sürecin neresindeyiz ve bundan sonra ne olabilir?..
KIŞLALI – Bilmem bu nesiller için bir şey ifade eder mi? Yıllar önce Sovyetler Birliği’nde Komünizmin en egemen olduğu dönemlerde Kremlin’deki olup biteni izleme bilimine ya da yöntemine “Kremlinoloji” denirdi. Şimdi Türkiye’deki siyasi iktidar ve PKK ilişkilerine, o kadar karmaşık ve bilinmeyen olmasa da benzer isim vermek gerekiyor. PKK cephesinde olup bitenleri yakından izleyen meslektaşların bir bölümü daha ziyade PKK görüşlerini yansıtıyorlar. Bir bölümü ise Başbakan’ın gösterdiği yönde yorum yapıyorlar. Bunların dışında batılı anlamıyla olayları irdeleme yeteneğine sahip kimi meslektaş da bu konulara hiç eğilmiyor. Aslında olup bitenleri anlamak ve doğru yorumlamak için açık istihbarat kaynakları olan medyadan yararlanmak bile olaylara ışık tutabiliyor. Yeter ki ne Başbakan’ı ne de PKK’yı kızdırmama gayreti içinde olunsun. Mevcut durumu izlerken Başbakan ile Öcalan arasında varılmış mutabakat olduğuna inanıyorum. Bu mutabakat kanımca adım adım uygulanacak, daha doğrusu uygulansın diye planlanmış. Şimdiki halde daha ziyade PKK’nın yapması gerekenler kamu oyuna yansıyor. Buna karşılık AKP iktidarının Öcalan’a vaat ettiği “Demokratikleşme” nin ayrıntıları henüz pek açık şekilde ortaya çıkmış değil, Başbakan’ın vaatlerinin nasıl ortaya çıkacağını herhalde yakında göreceğiz.Yeter ki konuyla yakından ilgilenen deneyimli meslektaşlar tarafları kızdıracak analiz yapmaktan çekinmesinler.
GÖZLEM – Öcalan’ın serbest bırakılması “pazarlığın ilk şartı hâline getirilmeye çalışılıyor”, görüşünüz?..
KIŞLALI – Bunun pazarlığın ilk şartı olduğunu zannetmiyorum. Bana göre bu noktaya varılmadan önce aşılması gereken birçok merhale var.
GÖZLEM –Neredeyse 1.5 ay önce “Silah bırakarak ya da gömerek (Sonradan “Bıraksalar da olur, bırakmasalar da, yeter ki gitsinler” şekline dönüştü) gitsinler” müsamahası ile sınırların açılmasına, askere, polise “Dokunmayın” talimatının verilmesine rağmen, son günlerde PKK cenazelerinde, Lice’nin Yolçatı köyünde 5000 kişinin katıldığı “PKK Şehitliği (???)” mezarlığı töreninde “kalaşnikoflu” peşmergelerin olduğu, “kimlik kontrolü ve disiplin denetimi yaptıkları” kameralarla ve fotoğraflarla tespit edildi; ne oluyoruz?..
KIŞLALI – Demek ki Başbakan ile Öcalan arasında ki uzlaşmada bu tür gelişmelerde var
GÖZLEM – Uzun yıllar “kelle koltukta” PKK mücadelesi yapan bir çok asker yıllardır tutuklu ve hapislerde, PKK’nin kim bilir kaç can almış katilleri, hem de silahlı olarak ortalarda dolaşıyor, kimlik ve disiplin kontrolleri yapıyor; iktidar Esad ile Mursi ile uğraşıyor; bu tablo sizce ne anlama geliyor?..
KIŞLALI – Bu tablo siyasi iktidarın yaklaşımını yansıtıyor. Eğer doğru değerlendiriyorsak bu tür gelişmelerin sürmesine şahit olacağız. Bir demokraside siyasi iktidarın benzer kararlarını ve yaklaşımlarını paylaşmayanların başvuracakları yollar bellidir. Bunların başında kamuoyu oluşturmak için medyanın ve siyasi partilerin yaklaşımları gelir. Bu sözünü ettiğiniz kaygıların medya ve siyasi partiler tarafından ciddi bir şekilde irdelendiğini düşünüyor musunuz? Bu sorunun yanıtında Türkiye’nin bugünkü haliyle ilgili birçok unsur bulursunuz.