Umur TaluUmur Talu utalu@htgazete.com.tr

Herkes için adil yargı, herkes için adalet!

Gerek ordu içinde, gerek millet karşısında, gerek kimilerini kovar, kimilerini harcar, kimilerini kara listelere alırken…

Darbelere katılır ve darbe hevesleriyle yatıp kalkarken hiç “adil yargı” istemeyenlerin de “adil yargılanmadığı” tespit ediliyor.

Karışık ama bu böyle.

Balyoz davası BM’de, “Keyfi Tutuklamalar Grubu” tarafından “adil yargılama”ya aykırı bulunmuş.

Özellikle uzun tutukluluklar bakımından.

Muhtemelen büyük tazminat yolları açılıyor en azından.

Bir de şu demek:

Darbe sanıkları da adeta bir darbe hukukuyla yargılanmış! 

***  

Memlekette durmadan parantez açmamız şart ya, not düşeyim de sen yine beni yanlış yerden kavrama Kamil!

Öyle 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a zıplayıp aradaki darbeleri zamanında münasip görmüşlerden de değiliz, şubatları, nisanları es geçenlerden de. Bilirsiniz.

Burada da Mısır’da da darbeye darbe deriz.

Yargılama ayrı şey ama benim kanaatim de, 2002-2007 döneminde zincirleme darbe tasavvurları olduğu yönünde.

Bir Albay yollayıp beni ölümle tehdit eden “Oraj” paşaya da, her fırsatta ilk toplanacaklar listesine alan doğan görünümlü şahinlere de zerre kişisel sempatim olamaz.

Ama o başka bu başka.

“Aman adil yargılama” denircesine adil yargılama olmamışsa; her davada, adi yargılama olur!

İnsanın hakkının, hukukunun; çalınan yıllarının, ömrünün, haysiyetinin bir hesabı olmalı.

Hoş, paşa adaleti zamanında, ağzına dışkı tıkılan da kafasına mermi sıkılan da, asit kuyularına atılan 13 yaşında çocuklar da, orduda kıyılan askerler de hangi adil yargılamayı, hangi adaleti, hangi hesabı gördü.

Asitçiden belediye başkanı, dışkıcıdan bankaya güvenlik amiri, işkenceciden itibarlı şahsiyet çıkaran ülke burası.

“Darbe karşıtı” partilere bile, darbecilerden mebus, danışman vesaire de cabası.

Yine de adil yargı herkesin hakkı işte! 

*** 

“Balyoz paşaları”, zamanında apoletlerle düşünmedikleri evrensel adalet arayışının; aşağıladıkları insan hakları hukukunun bir gün kendilerini de kucaklayabileceğini çoktan düşünmüşler, bravo!

Onları BM’de savunan avukat Jared Genser; Havel’i, Desmond Tutu’yu, Çinli demokrasi aktivisti Liu Xiaobo’yu, Burmalı generallerin yıllarca hapis tuttuğu Aung San Suu Kyi’yi de savunmuş.

Yüzde 80 oyla dahi iktidar olmasına izin verilmemiş bir siyasetçi, çocuklarından koparılmış bir anne.

Bizim paşaların aklına hiç gelmiş midir, insan haklarına hayatını adamış o incecik, dirençli kadın? (Okumak zorsa, Luc Besson’ın “The Lady” filmi olabilir! Yahut Jane Birkin’den onun adına şarkı!)

Nereden gelecek?

12 Eylül hapishanelerinde öyle nicesi vardı burada da. Diyarbakır’da mesela. Çok daha yakın zamanda, 2000 sonunda cezaevlerinde katledilen incecik kızlar, gencecik erkekler vardı. Üzerlerine basıp geçtiler üniformalarıyla. 

*** 

Batı’nın “insan hakları operasyonları”nda hep ikiyüzlülük de olur, tamam.

“İnsan hakları emperyalizmi” diye bir şey de var.

Lakin bir insanın en temel insanlık hakkı çiğnenmişse; demokratik hukuk devletleri darbe hukukuyla, darbeli devletler faşizan hukukla, saray devletleri gugukla idare ediliyorsa, “acil adil yargılama” diye bir şey de var. 

***

Uzun tutukluluklarla malul olanlar elbet sırf paşalar değil.

Onların da, şartlar farklı olduğunda içeride uzun uzun kalıp çürümesine hiç itirazı olmadığı başkaları da var.

Bütün bunlar Türkiye’ye tazminat cezaları olarak dönecek en azından.

Ama bir o kadar da kapanmamış yara bırakacak. 

*** 

“Üniformalı seçkinler”in “adil yargı” tutkusu belki bir gün TSK içinde de vücut bulur!

Öyle ya; kendisine ait olduğu bile kesin olmayan bir Twitter hesabından “Keneral” yazıldı diye tutuklanan ve daha dava bile bitmeden daha dün ordudan atılan 22 yıllık astsubay bir yanda…

Karşısına dizdiği uzman erbaşlara, “Siz .ötsünüz, biz baş. Siz kölesiniz” diye bağırıp durduktan sonra terfi eden komutan öte yanda.

Kendine dört yumurta kırdı diye hapis cezası alan astsubay bu yanda…

Ona suçüstü yaparken aşağılayan ve Afganistan göreviyle ödüllendirilen komutan şu yanda.

Gık dedi diye yargısız oda hapsine atılanlar, intihara sürüklenenler yerlerde…

25 askeri zorla, gece yarısı cephaneliğe tıkıp paramparça edenler serbest.

Tokatlayan, küfür eden komutan, yine komutan…

Tokatlanan, küfür yiyen, dayak yiyen asker; şakağında, çenesinde kanlı bir delikle toprak altında.

Onların, prensipte ücretsiz bile olsa, Genser gibi bir avukat tutabilecek halleri yok…

Arkalarında, tüm askerlerden para toplayıp büyüklerin “hukuk problemler”ne sunan vakıflar da yok! 

*** 

O var şu yok, lakin bir ilke var:

Herkes için adil yargı…

Herkes için adalet.