KALDIRILMASAYDI İDAM İSTERLERDİ
http://tbmm.ajanspress.com.tr/customer/basic/press/Displayer.aspx?id=21246504&
Dezenformasyon amacıyla yaptı!
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen Başbuğ’un görevdeyken bazı askerlerin tutuklandığı soruşturmalara ilişkin yaptığı basın açıklamalarının “moral sağlamak” amacıyla yapılmadığı, bunların “dezenformasyon faaliyeti” olduğu öne sürüldü
Esra ALUS
Ergenekon davasında savcıların verdiği esas hakkındaki mütalaada hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’a ilişkin ilginç suçlamalar yer aldı. Başbuğ’un görevdeyken bazı askerlerin tutuklandığı soruşturmalara ilişkin yaptığı basın açıklamalarının “moral sağlamak” amacıyla yapılmadığı, bunların “dezenformasyon faaliyeti” olduğu öne sürüldü. Başbuğ’un açıklamalarında kullandığı sert üslup nedeniyle bazı açıklamalarının kamuoyunda muhtıra şeklinde algılandığı belirtilen mütalaada, sonradan Başbuğ’un söylemediği anlaşılan “boru” benzetmesi de yer aldı. Mütalaada, Başbuğ’a ilişkin şu değerlendirme yapıldı:
“Her ne kadar sanık yapmış olduğu basın açıklamalarındaki beyanlarının Silahlı Kuvvetler mensuplarına moral sağlamak amacıyla yapılmış düşünce açıklamaları olduğunu iddia etse de, sanığın açıklamalarında kullandığı sert üslup, bazı açıklamaların kamuoyunda muhtıra şeklinde algılanması, İrticayla Mücadele Eylem Planı’na kağıt parçası, lav silahları için ‘boru’ tabirini kullanması, bazı açıklamalar için seçilen yerleri özel olarak seçtiğini vurgulaması, Amirallere suikast soruşturması sonucunda hazırlanan iddianamede yer alan hususları yok gibi gösterme gayreti, Koç Müzesi’nden elde edilen patlayıcılarla ilgili iddianameye de yansıyan hususların bir kısmını saçmalık olarak belirtmesi, bunların yanı sıra Poyrazköy’de yapılan kazılarda bulunan lav silahlarının bir kısmının TSK envanterine ait olduğunun anlaşılması, İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın aslının ele geçirilmesi ve altındaki imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğunun anlaşılmasından sonra önceki beyanlarını düzeltmeye yönelik hiçbir girişim ve açıklamasının olmayışı sanığın yürütülen soruşturmaları, soruşturma delillerini kara propaganda yöntemiyle itibarsızlaştırmayı, soruşturmayı ve kovuşturmayı yürüten adli birimleri baskı altına almayı, sindirmeyi ve yıldırmayı amaçladığı, bu açıklamaların örgüt stratejileri doğrultusunda yapılmış dezenformasyon faaliyeti olduğu, sanığın resmi kimliğini de inandırıcılık noktasında kullandığı anlaşılmıştır.”
‘Çiçek üstlerinden etkili’
“İnternet Andıcı”yla ilgili mütalaada yer bulan anlatımlarda Dursun Çiçek’in general seviseyindeki ilgililerden daha etkili olduğu da iddia edildi.
Savcıların iddiası ise şöyle:
“Açıklanan beyanlar doğrultusunda andıcın general seviyesindeki ilgililere Dursun Çiçek tarafından götürüldüğü, 01 Nisan’da Hasan Iğsız tarafından paraflandıktan sonra yine 14 Nisan’a kadar Basbuğ’a sunulmadığı, ancak Çiçek’in komuta katının onayı aldığını belirterek andıcı işleme koydurduğu ve Murat Uslukılıç’a verdiği, bazı şube müdürlerinin komutanının onayını görme taleplerinin de olduğu ancak işlemlerin Dursun Çiçek’in yönlendirmesi neticesinde başlatılmış olduğu, 14 Nisan tarihinde de sarı zarf içerisinde sanık İlker Başbuğ’a iletilip okey iş işaretinin alındığı, Dursun Çiçek’in Hasan Iğsız’ın parafından sonra İlker Başbuğ’un olurunu sözlü olarak da almış olabileceği, her hal ve şartta bu durumun sanık Dursun Çiçek’in örgütsel konum bakımından askeri rütbedeki üstlerinden daha etkili olduğunu gösterir bir durum olduğu, bu sebeple andıcın 2 Nisan tarihinde yürürlüğe girmesine rağmen girmesine rağmen sanık İlker Başbuğ’un 14 Nisan’da bu belgeyi onaylamaktan çekinmediği, sitelerin kapatılması emrini veren sanığın bu sitelere yeni bir düzenleme getiren andıcı basından öğrenmesinin çelişkili olduğu, ayrıca Başbuğ’un andıcın kendisine arz edildiği noktasındaki sanık beyanlarını kabul etmemesi ve ısrarla andıcın kendisine sunulmadığını belirtmesinin de suçtan kurtulma amacına yönelik olduğu anlaşılmıştır.”
‘Kaldırılmasaydı idam istenecekti!’
Başbuğ, “İdam cezası kaldırılmasaydı savcılar Türk ordusunun komutanı için idam cezası isteyecekti. Terör örgütü yöneticiliği suçlaması aynen duruyor. Geri adım atılması söz konusu değildir” dedi
Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, önceki günkü duruşmasında savcıların açıkladıkları esas hakkındaki mütalaaya ilişkin yazılı açıklama yaptı.
Başbuğ, “Türkiye’de idam cezası kaldırılmamış olsa idi, Cumhuriyetin savcıları, hiç tereddüt etmeden, ciddi suçlamaları(!) göz önünde bulundurarak; Türk ordusunun Komutanı ile onun 14 silah arkadaşı için de idam cezasını isteyeceklerdi. Mütalaada açıkça görüleceği gibi, terör örgütü yöneticiliği suçlaması aynen durmaktadır. Buradan geri adım atılması söz konusu değildir” dedi.
Başbuğ, internet sitesi aracılığıyla yaptığı “Türk Milletine Savunmadır” başlıklı yazılı açıklamada, “Cumhuriyet Savcıları, mahkemeye sundukları mütalaada Türkiye Cumhuriyeti’nin 26’ncı Genelkurmay Başkanı’nı şu şekilde suçlamaktadırlar” diyerek, mütalaadan şu bölümü tekrarladı:
“Sanık Mehmet İlker Başbuğ’un iddianamede belirtildiği ve mütalaanın ilgili bölümlerinde anlatıldığı şekilde; Ergenekon Terör Örgütünün yöneticilerinden olduğu ve Ergenekon Terör Örgütünün amaçları doğrultusunda askeri bir darbe ortamı oluşturmak amacıyla; Belirtilen internet siteleri ve bu siteleri meşrulaştırmak amacıyla düzenlenen andıç vasıtasıyla, kara propaganda ve dezenformasyon faaliyetlerini icra ve organize ederek, örgütün amaçları doğrultusunda yapmış olduğu basın açıklamaları ve değişik faaliyetlerle devam eden Ergenekon Terör Örgütüne yönelik soruşturmaları ve kovuşturmaları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunarak, devlet yöneticilerini baskı altına almak, devlet otoritesini zaafa uğratmak ve bu hususta gerektiğinde kamu düzenini bozup ülkede kaos ve düzensizlik ortamı oluşturmak ve halkı devlet yöneticilerine karşı kışkırtmak ve anarşi ortamı oluşturarak Ergenekon Terör Örgütünün nihai hedefi olan cebir ve şiddet yöntemleri ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçunu işlediği anlaşılmaktadır. Türk Ceza Kanunun 312.1 maddesine göre cezalandırılması…”
‘14 silah arkadaşım…’
Başbuğ, açıklamasına şöyle devam etti: “Türk ordusunun komutanına yöneltilen bu suçlama, Genelkurmay Başkanlığı karargahında onun emrinde görev yapmış olan orgeneral rütbesinden albay rütbesine kadar 14 silah arkadaşı için de ileri sürülmüş ve bu kişiler hakkında da Türk Ceza Kanunu’nun 312.1 maddesine göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenilmiştir. Türkiye’de idam cezası kaldırılmamış olsa idi, Cumhuriyetin savcıları, hiç tereddüt etmeden, yukarıdaki ciddi suçlamaları (!) göz önünde bulundurarak; Türk ordusunun komutanı ile onun 14 silah arkadaşı içinde idam cezasını isteyeceklerdi. Mütalaada açıkça görüleceği gibi, terör örgütü yöneticiliği suçlaması aynen durmaktadır. Buradan geri adım atılması söz konusu değildir. Sadece yapılan, Yargıtay içtihatları göz önünde tutularak; terör örgütü yöneticiliği suçlamasından dolayı Türk Ceza Kanunu’nun 314/1 maddesi gereğince ceza verilmesi istenilmemiştir. Savunmamıza yarın kaldığı yerden devam edeceğiz.”