Dolar 32,5243
Euro 34,8011
Altın 2.430,22
BİST 9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 26°C
Az Bulutlu
Ankara
26°C
Az Bulutlu
Per 24°C
Cum 25°C
Cts 26°C
Paz 24°C

TSK'NIN İÇİ BOŞALIYOR

TSK'NIN İÇİ BOŞALIYOR
09/01/2013 12:09 PM
20.510
A+
A-

http://www.ajanspress.com.tr/customer/basic/press/Displayer.aspx?id=20536612&s=1997&b=238653&all=20536612

TSK’nın içi boşalıyor

CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi vermişti.

Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının başladığı 2008 yılından bu yana Türk Ordusu’nda süresi dolmadığı halde emeklilik isteyen, ya da istifa eden subay ve astsubayların sayısını soruyordu.

Bakan imzasıyla gelen yanıt çok ilginç…

Rakamlar hayret verici ölçüde yükselmiş. İşte verilen resmi yanıtın özeti:

2008-2012 yılları arasında TSK’dan istifa eden subay ve astsubay sayısı 17.341.
Yıllara göre istifa dökümü şöyle:
2008: 4.070.
2009: 3.314.
2010: 3.103.
2011: 3.217.
2012: 3.637.
Toplam istifa eden personelin 5.067’si subay, 12.274’ü ise astsubay.
Ayrıca yine kendi isteği ile, sözleşme yenilemeyerek 7.769 uzman erbaş istifa etmiş.

Bakan Bey verdiği yazılı yanıtta diyor ki “Personelin emekli olma ve ayrılma nedenleri genel olarak ailevi, maddi ve mesleki nedenlerdir.”
Bir ordudan beş yıl içerisinde yaklaşık 25 bin kişi ayrılıyorsa, bu işin içinde bir iş var demektir.

Kaldı ki, emekli olunca maaşları düşüyor. O halde bu insanlar niçin kaçıyor? Aç kaldılar desek değil… Aldıkları maaş Türkiye ölçülerine göre iyi.

O halde iş geliyor Bakan Bey’in deyişiyle mesleki nedenlere!..

Meslektaşları tutuklanmış, ağır hapis cezaları verilmiş. Bazılarının bileti önümüzdeki aylarda kesilecek. Bütün TSK mensupları korku içinde sıranın kendisine gelmesini bekliyor.

Geçmiş yıllarda askerlik en şerefli meslekti. İnsanlar subay, astsubay, uzman erbaş olabilmek için sıraya girerdi.

Bu rakamlardan anlaşıldığı kadarıyla, şimdi herkes savuşmak için sıraya girmiş. Türk Ordusu’nu bu duruma düşürenler utansın.

Şerefsiz kim?

Sevgili okuyucularım, maçı kazanan ve Türk Devleti
’ni yenilgiye uğratan büyük katil, şimdi İmralı Adası’nda ellerini ovuşturuyor. Son derece mutlu. Onu ikna etmek, kafakola almak için yanına gelip pazarlık masası kuran MİT Müsteşarı ve ötekiyetkililer de mutlu!

Eee, kolay değil yani büyük katille iş bağlamak!

Zannediyorlar ki Apo emir verince her şey düzelecek, PKK silah bırakacak, herkes evine dönecek ve ortalık gülük gülistanlık olacak!

Türk Devleti öyle bir duruma düşürüldü ki!.. Adına Barzani denilen o iki paralık aşiret reisi bile önceki gün Kuzey Irak’tan ahkam kesip “Barış ortamı gelirse Türkiye için çok iyi olur. Biz İmralı görüşmelerini destekliyoruz” diye bize nasihat vermeye kalkıştı.

Bizimkilerden tık yok, “Sen kimsin lan, hariçten gazel okumayı bırak da işine bak” diyen de yok!

İmralı’da kurulan pazarlık ofisinde neler konuşulduğunu bilmiyoruz. Tayyip diyor ki

“Açıklanacak şeyler var, açıklanmayacak şeyler var. Daha fazla bilgi veremem…”

Doğru söylüyor, katille yapılan pazarlıkları, ona neler vaat edildiğini elbette Türk milletinden gizleyecekler.

* * *

Şimdi bu aşamada akla bazı sorular geliyor.

En önemlisi şu:

Apo ile pazarlık yapmak şerefsizlik midir, değil midir?

Bunun yanıtını bir süre önce Kayseri’de kafasında şapkayla yaptığı bir konuşmada yine Tayyip vermişti.

Yer, bir sürü şehit cenazesi kaldırmış olan Kayseri… Orada “Biz Apo ile pazarlık edeceğiz” demek, herhalde biraz sıkar.

Çıkmış kürsüye, almış eline mikrofonu ve aynen şöyle haykırıyordu:
“Kılıçdaroğlu ve ey Bahçeli. Bizim (PKK ile) masaya oturduğumuzu söylüyorsanız, bu iddianızı ispatlamakla siz mükellefsiniz (yükümlüsünüz.) siz. Hukukta bir kaide var. Müddei, yani iddia sahibi, iddiasını ispatla mükelleftir. Eğer bu iddianızı ispatlayamazsanız müfterisiniz (iftira atıyorsunuz). Daha ileri bir kelime kullanmıyorum çünkü terbiyem buna müsaade etmiyor. (Tayyip çok terbiyeli biridir, terbiyesi izin verdiği ölçüde konuşur!)
Dört kez bunlarla (PKK ve Apo ile) bir araya oturduğumuzu söyleme ŞEREFSİZLİĞİNİ yapanlar, bu ALÇAKÇA İFTİRADA bulunanlar, bunun hesabını er ya da geç vereceklerdir.
Biz bugüne kadar Ak Parti hükümeti olarak, iktidarı olarak, bugüne kadar terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık. Hiçbir zaman da OTURMAYACAĞIZ.
Böyle bir şeyimiz yok bizim felsefemizde. Bizim anlayışımızda böyle bir şey olamaz.”

* * *

Şimdi Tayyip isimli bu şahsın Kayseri’de yaptığı konuşmanın kilit sözcüklerine şöylece bir bakalım:

“Şerefsizlik!.. Alçakça iftira!.. Masaya hiçbir zaman da oturmayacağız!..”

Bakın size bir şey söyleyeyim… Muhalefet partileri adam gibi olsa, yeterli olsa, Tayyip’in internette yer alan bu konuşmasının disklerini bütün Türkiye’ye dağıtıp milyonlarca insan tarafından izlenmesini sağlar.

Bundan daha somut bir belge olabilir mi?

Sen bir süre önce böyle diyeceksin, insanları kandıracaksın, sonra da dün kara dediğine bugünak deyip katille pazarlık başlatacaksın!

İnanılır gibi değil, gerçekten değil. O halde şimdi sormak gerekir:
Şerefsiz kim!

****

İlginç bir program

Sevgili okuyucularım, pazar gecesi bir televizyon kanalında çok, ama çok ilginç bir canlı yayına tanık oldum.

Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın Kocaeli’de yaptığı bir toplantı Meltem tv’de canlı yayınlanıyor.

Salon çok büyük ve tıka basa dolu. İzleyici olarak belki bin kişi var.

Dinleyicilerin yarıdan fazlası kadın…

Ve kadınların neredeyse tümü örtülü.

Haydar Baş bir ara sözü Atatürk’e getirdi.

Kendisine her gittiği yerde “Atatürk hakkında ne düşünüyorsun” diye sorulduğunu anlattıktan sonra şöyle dedi:

“Atatürk bu ülkeye gelmiş geçmiş en büyük adamdır…”

Atatürk’ten büyük övgülerle uzun uzun söz etti. Zaten arkasındaki duvarlarda büyük boy Atatürk resmi asılıydı.

Şimdi işin ilginç yanına geliyorum:

Bir din adamı, ilahiyat profesörü olan Haydar Hoca Atatürk’ten söz ettiği sürece salondan sürekli alkış aldı. Dikkatle izledim, kendisini hararetle alkışlayanlar o örtülü kadınlar ve sakallı erkeklerdi.

Bazıları ayakta alkışlıyordu.

Bu manzara -itiraf etmek gerekirse- beni hem şaşırttı, hem de çok hoşuma gitti. Bugüne kadar görmeye alışık olmadığımız bir tabloydu.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.