Dolar 32,5023
Euro 34,9545
Altın 2.429,94
BİST 9.805,27
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 25°C
Az Bulutlu
Ankara
25°C
Az Bulutlu
Cum 26°C
Cts 25°C
Paz 23°C
Pts 22°C

TSK'YI DA MİT'İ DE DENETLERİZ

TSK'YI DA MİT'İ DE DENETLERİZ
15/08/2013 1:11 PM
20.258
A+
A-

http://tbmm.ajanspress.com.tr/customer/basic/press/Displayer.aspx?id=31397234&

TSK’yı da MİT’i de denetleriz

NURSEL DİLEK MANAVBAŞI
Türkiye’nin ilk başdenetçisi Mehmet Nihat Ömeroğlu, marttan beri 3 bin 500’e yakın şikâyetin geldiği Kamu Denetçiliği Kurumu’nun tarafsız ve bağımsız olduğunu söylüyor: “Gerekirse TSK’yı da MİT’i de denetleriz.” 

Kamu Denetçiliği Kurumu, 12 Eylül 2010 referandumuyla gerçekleşen anayasa değişikliğinin ardından girdi hayatımıza. 26 maddelik değişikliğin 9. maddesi olan ‘ombudsman’ kavramı ilk kez dikkatleri çekiyordu. Kelime İsveççede ‘aracı’ anlamına gelen ‘ombuds’ ve ‘kişi’ anlamına gelen ‘man’ kelimelerinden oluşuyor. Türkçe karşılığında ise kamu denetçisi, arabulucu, kamu hakemi, medeni hakların savunucusu, parlamento komiseri gibi tanımlamalar mevcut. Türkiye için yeni olmasına rağmen kurumun geleneği Osmanlı’ya kadar uzanıyor. Temel işlevi, idarenin her türlü haksız işlem, tutum ve davranışına karşı bireylere şikâyet hakkı tanımak. Bireyin devlet karşısında haklarını savunmasına aracı olmak.

Ombudsman, kamu hizmetlerinin yürütülüşündeki adaletsizlikler hakkında, konudan etkilenenlerden şikâyetleri almak, bu konularda araştırmalar yapmak ve sorunları çözmekle görevlendirilmiş. Yani sorunun çözümünde vatandaşla kurum arasında hizmet eden akil bir adam hüviyetinde. Bu anlamda TBMM tarafından seçilen Türkiye’nin ilk başdenetçisi Mehmet Nihat Ömeroğlu. Kurum, mart ayından bu yana şikâyetleri kabul ediyor. Üç aylık süreçte 3 bin 500’e yakın şikâyet var. Kurumun en önemli özelliği vatandaşa ücretsiz şikâyet hakkı tanırken sadece kanuna göre değil, hakkaniyete göre de hesap soruyor olması. Türkiye’nin ilk başdenetçisi Mehmet Nihat Ömeroğlu ‘bağımsızlık’ ve ‘tarafsızlık’ kavramları üzerinde duruyor. Meclis’e karşı bile bağımsız olduklarını söyleyen Ömeroğlu ile Türkiye’nin yeni tanıştığı Kamu Denetçiliği Kurumu’nu, kırmızı çizgilerini ve şimdiye kadar gelen şikâyetleri konuştuk.

-Kamu denetçiliği Türkiye için yeni bir kavram. Tam olarak kamu denetçisinin görevi nedir?

Bu kurumun kuruluş felsefesinin temelini bağımsız ve tarafsız etkin bir şikâyet mekanizması olma oluşturuyor. İnceleme, araştırma yapıp raporlama görevi var. Kuruluşumuzla birlikte özel çalışma yapan, büro açan kurumlar var. Kamu idaresinde görev alan kamu görevlilerini, sadece hukuka ve kanuna aykırılıklarından değil, tutum ve davranışlardan dolayı da denetliyoruz. İşlemleri hukuka uygun olabilir; ama kullandıkları dil, üslup, ses tonu, ‘bugün git, yarın gel’ gibi davranışlarından dolayı vatandaşımızın şikâyetini kabul ediyoruz.

-Nasıl işleyecek?

Mahkemeye gitmeyen vatandaşlar ve tüzel kişiler bize başvuracak. 30 gün içinde bilgi ve belgeleri isteyeceğiz. 6 ay içinde karar vereceğiz. Şikâyeti haklı bulursak ilgili kurumu öneri ve tavsiyelerle uyaracağız.

-Yıllardır kuruluşu tartışılan bir kurum olarak ombudsmanlığa toplumun ilgisi beklediğiniz düzeyde mi? Halk tam olarak kurumun ne işe yaradığını algılayabildi mi?

Yaklaşık üç aydır başvuru alıyoruz. Bize ulaştırılan şikâyetlerin alan ve konulara göre istatistiğini de tutuyoruz. Henüz ilk aylarımız olmasına rağmen ayda ortalama 300 kadar başvuru aldık. Vatandaşımızın ombudsmanı önemli bir hak arama yeri olarak gördüğünü söyleyebilirim. Kurumumuzun bilinirliği arttıkça, illere de çalışma ofisleri açtıkça başvuruların da artacağını düşünüyoruz.

-Kurumsal olarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) görev alanı ile aranızdaki fark nedir?

Mahkemelerden farkımız sadece hukuka uygunluk denetimi yapmayız, yerindelik yetkisine de sahibiz. Bir işlem hukuka ve kanuna uygun olabilir ama hakkaniyete uygun olmayabilir. HSYK sonuç itibariyle hukukçulardan oluşur. Bizim yapacağımız hâkimin takdir yetkisine karışmak değil ama karar süreci mağduriyet oluşturuyorsa elbette görev alanımıza giriyor. 3 ya da 6 ayda verilmesi gereken bir karar 2-3 senede veriliyorsa bunun nedenlerinin araştırılması lazım.

-Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) hakkında böyle bir kararınız oldu.

Evet. ÖSYM’yle ilgili verdiğimiz karar da bu yöndeydi. Hakkaniyete uygunluk denetimi olduğu için dikkat çekti. ÖSYM vatandaşları iki tercihten birine zorlarken yaptığı mevzuata uygundu; ama hakkaniyete uygun değildi.

-Meclis’e karşı bile bağımsız olduğunuzu söylediniz; ancak sınırlarınızı aşan durumlar da var.

Evet, dört başlık var. Cumhurbaşkanının tek başına yayımladığı karar, emir ve kararnameler. Yasama faaliyetleri. Yargının yani hâkimin yetkisi içinde kalan kararlar. Bir de TSK’nın askerî nitelikli faaliyetleri. Bunlar dışındaki tüm idari eylem ve işlemler, daha önemlisi tutum ve davranışlar da kurumun yetkisinde.

-Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile ilgili denetimde sınır nedir? Şimdiye kadar TSK’yla ilgili bir şikâyet var mı?

Askeri denetleme kısmı bana göre bir milattır. TSK geçmiş dönemlerde çok sancılı bir evre geçirdi. Ancak yeni döneme en hızlı ayak uyduran kurumlardan biri TSK ve özellikle Millî Savunma Bakanlığı. Bu konuda bakanlık bir büro bile kurdu. Yasa, TSK denetimine askerî konular sınırlaması getiriyor. Yani savaş hali, tatbikat ve terörle mücadele çerçevesinde olanlara karışamayız. Bunların yanında bu faaliyetler esnasında sizin merminiz bir insanın evine, ahırına, kendisine zarar verirse, insan hakları ihlaliyle ilgili olabilecek bir durum varsa  denetimimizi yaparız. Şu an TSK’yla ilgili çok fazla şikâyet yok. Adalet, milli savunma ve güvenlik konusunda 294 başvuru var.

-Eskiden bazı medya kuruluşlarının muhabirlerine TSK akreditasyon uyguluyordu. Böyle bir uygulama menfaat ihlali değil mi?

Böyle bir akred
itasyona maruz kalırsanız kurumumuza şikâyet etme hakkınız var.

-Meclis’te ‘Kişisel Verilerin Korunmasıyla’ ilgili uzun süredir bekleyen bir başka yasa var. Kişisel verilerin korunmasıyla ilgili şikâyetler sizin ilgi alanınızda mı?

Bizim yönetmeliğimizde AB Parlamentosu’nun kabul ettiği İdari (ideal) Davranış Yasası var. Biz o yasayı da temel referans olarak yönetmeliğimize koyduk. Bunlardan biri de kişisel verilerin korunması. Kamuoyuna şeffaf olacağımızı vadettik. Bu vaadimizi idarenin bize karşı şeffaf olacağından hareketle yaptık. Biz de idarenin direkt kalbine girme yetkisine sahibiz. Hiçbir gizlilik kaydı yok. Bize 30 gün içerisinde her türlü bilgiyi, belgeyi göndermek durumundalar. Devlet sırrı denilen olayda dahi kamu başdenetçisine bir gizlilik yoktur. Kurumsal anlamda MİT de idarenin bir parçasıdır. Menfaati ihlal edilen vatandaşımızın şikâyeti olursa biz bunu hem ulusal hem uluslararası mevzuat çerçevesinde, kişisel verilerin ihlal edildiği durum var mı yok mu diye inceleriz.

-Kurumunuzla ilgili bir durum olduğunda şikâyet nereye ediliyor?

Elbette biz de dokunulmaz değiliz. Görevle ilgili suç işlersek Meclis başkanı hakkımızda inceleme başlatır. Eğer izin verirse gider Ceza Genel Kurulu’nda yargılanırım. Denge ve kontrol mekanizması var. Beni kendi kurumuma şikâyet ettiler. Polemik olmasın diye girmiyorum. Benim şikâyet edileceğim yer TBMM Başkanlığı’dır. Zaten biz her sene Meclis’e hesap vereceğiz.

-Öyle bir yetkiye sahipsiniz ki 4 maddelik sınırlama dışında her şeyi inceleyebiliyorsunuz. Böylesine geniş alandan gelecek başvuruları incelemek için yeterli kadronuz, uzman personeliniz var mı?

Yeni yasamızda bunun üzerinde duruyoruz. Hem uzmanlar hem yardımcı personel yönünden kadro sorunumuzu çözeceğiz. Ancak görevlendirmeyle ilgili personel alabiliyoruz. Bununla ilgili de şöyle bir sıkıntıyla karşılaştık. Kamu kurum ve kuruluşları görevlendirmeye çok sıcak bakmadılar. Ben kişisel ilişkilerimle, arkadaşlarımın yardımıyla 63 uzman alabildim. Daha şeffaf olsun diye bir kurula havale ettik ve adil bir seçim yaptık. Standardı yüksek personel bulmak zor.

-Şu an ne kadar personel sıkıntısı var?

Şu an 63 uzmanımız var. 85 tane daha kamu denetçiliği uzmanı lazım.

-Gezi Parkı olaylarıyla ilgili de hassas bir çalışma yürütüyorsunuz. Olaylar sırasında gençlerle yazıştınız. Parka gidecek miydiniz?

Doğrudur, cumartesi günü parktaki eylemcilerle görüşecektim. Twitter’da iki genç ile görüştük. Israrla parka davet ettiler. ‘Geleceğim ama kimseye söylemeyin’ dedim. Maalesef ziyaret edeceğim duyuldu ve o gece müdahale oldu. Bence de basit bir olay ciddi bir sıkıntı haline geldi. İfade özgürlüğündeki en önemli kriter, polisin kullandığı gücün kendisine yapılan dirençle orantılı olmasıdır. Buradaki yanlışımız  2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkındaki Yasa’dan kaynaklanıyor. Yasanın bir an önce Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve onun ayrılmaz bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla uyumlu hale getirilmesi gerekiyor. Avrupa’nın kriterlerini uyarlamadıkça ikinci eşiği zor aşarız.


KAMU DENETİMİ OSMANLI’DAN GELİYOR

1713’te İsveç’te kurulan ve 1809’da İsveç Anayasası’na girerek anayasal bir kurum niteliğine bürünen ombudsmanlık, birkaç ülke hariç, 2. Dünya Savaşı sonrasına kadar İsveç sınırları dışında pek ilgi çekmemiş. Ancak 1950’lerden sonra ombudsmanlık dünyada yayılmaya başlamış. Aslında Osmanlı’da devletin bütün kadılarının üstü sayılan, ilmiye sınıfından kazasker ve şeyhülislam rütbesine yükselen, “kadı-ul kuzat” unvanını alan “Türk Başyargıcı Bürosu” vardı ve bu başyargıcın görevi, İslam Hukuku’nun, sultan dâhil memurlarca, halkın birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenlerken uygulanmasını güvenceye almaktı. Böylece halkın haklarını memurların adaletsizliğine ve güçlerinin kötüye kullanılmasına karşı korumuş oluyordu. Ombudsmanlık kavramının kökeni aslen Osmanlı Devleti’nden gelmekte. Osmanlı dönemindeki bu uygulamayı ilk keşfeden, ‘Demirbaş Şarl’ diye bilinen İsveç Kralı Kral XII. Charles olmuştur. Demirbaş Şarl, 1709’da Ruslara yenilerek Osmanlı’ya sığınır. Edirne yakınlarındaki Demirtaş Paşa Konağı’nda ikamet ederken kadılık müessesesi uygulamasını görüp beğenir. Devletin iyi yönetilmesi ve adaletsiz uygulamalara göz yumulmaması konusunda titiz olan kral, Stockholm’de kendisinin gözü kulağı olmak üzere bir ombudsman görevlendirir. İsveç dilinde bu birime “ombudsmanlık” denildiği için Avrupa’ya bu isimle yayılır. Zaten ombudsmanlığın bir Türk kurumu olduğunu İsveçliler de diğer ülke temsilcileri de uluslararası toplantılarda söylemektedirler.

KAMU SPOTU KALDIRILSIN!

Kurum, Türkiye için yeni olmasına rağmen vatandaşlar kısa sürede uyum sağlamış sisteme. E-mail, posta gibi yollarla çok sayıda başvuru geliyor. 3 bin 500’e yakın şikâyet içerisinde ilginç olanlar da var. Derdini şiir yoluyla anlatan da var, kamu spotunu kaldırın diyen de… Ömeroğlu, bunlardan birkaçını bizimle paylaşıyor: “Bir vatandaş okul bahçesindeki basketbol potasından çok şikâyetçi. Gelen sesten penceresini dahi açamadığını söylüyor. ‘Bunu buradan kaldırın.’ diyor. Bunu da çok önemsedik ve uzmanımızı gönderdik. Vatandaşın bu sorununu nasıl çözebiliriz diye kafa yorduk. Yer beton. Acaba buraya parke döşense, basket potasındaki demir plastik olsa diye düşündük. Gerekirse bunu yapacağız. Bir de kamu spotundan rahatsız olanlar var. Enerjiyle ilgili olan kamu spotunda ‘Belli saatlerden sonra elektrik ucuz’ spotunu dikkate alan vatandaş çamaşır ve bulaşığı geç saatlerde yıkıyormuş. Vatandaşın biri ‘Gece uyuyamıyorum. Bu kamu spotunu kaldırın’ diyor.” 

DÖRT DİLDE BAŞVURU YAPILABİLİYOR

Kamu Başdenetçisi Mehmet Nihat Ömeroğlu, başvurular için Türkçe, Kürtçe, İngilizce ve Arapça tanıtım afişleri hazırladıklarını söylüyor. “Sadece vatandaşlar değil, tüzel kişiler de bize başvurabilir.” diyen Ömeroğlu, başvuruların nasıl yapıldığını şöyle anlatıyor: “Vatandaşlar yazılı başvuru için kuruma gelebilirler, postayla gönderebilirler, internet ortamında form doldurabilirler, e-posta gönderebilirler. Türkiye’nin 81 iline gönderdik, çağrımızı Türkçe, İngilizce, Kürtçe ve Arapça yaptık. Ancak yasa gereği dilekçeler Türkçe olmak zorunda. Biz bu durumu da esneterek yönetmelikle şöyle bir değişiklik yaptık. Dilekçe Türkçe gelmediyse -yasa reddedilir diyor- başvuru sahibine iade edip Türkçe kullanamamasının makul  bir sebebi var mı soracağız. Varsa kurul kararıyla o dilekçeyi de kabul edebiliriz. Yabancı
uyruklu vatandaşların da başvuru hakkı var.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.